Doç. Dr. Emin Elmacı

Doç. Dr. Emin Elmacı


Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkmadan önceki 6 ayı

03 Mayıs 2020 - 11:50

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmadan önce İstanbul’daki o  son 6 ayı anlaşılmadan Milli Mücadele anlaşılamaz. Kısaca değinmek şarttır.

Adana'dan yola çıkıp 13 Kasım 1918'de İstanbul'a vardığında, yaveri Cevat Abbas Bey'e de boşuna "Geldikleri gibi giderler" dememiştir. Çünkü o; çok daha önceden kafasında planlarını yapmıştı. Trende ellerinde silahlarla İstanbul'a birlikte geldiği tüm erleri, silahlarını bırakmadan evlerine gitmeleri konusunda ikna etmiş, İzmit istasyonunda gördüğü bir arkadaşından da, askerlerinin silahlarını toplayıp saklamalarını istemişti.

Gelişi; bir gün sonra gazetelerde fotoğrafıyla "Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa" başlıklarıyla kamuoyuna yansıtılmış ve kendisi de İstanbul'da, tanınan bir kişi olarak üst düzey görüşmelerine başlamıştı.
Padişah ve Sadrazamla görüşmüş, artık yıllardır karşısında olduğu “askerin siyasete girmeme” kuralını ülkesi için terk etmiş ve İngilizci bildiği Tevfik Paşa hükümetinin güvenoyu almaması için de Meclis'e gelip mebuslarla kulis bile yapmıştı. Tek amacı, ülkesinin önündeki tehlikeyi gördüğünden "kurtuluş" için elinden gelen her şeyi yapmaktı.
 
Bu amaçla; gazetecilerle görüşüp onlara demeçler vermiş ve görüşlerini anlatmıştı.

Örneğin; bir gazetede en iyi siyaseti "Her türlü manasıyla en çok kuvvetli olmak" olarak ifade etmiş, sadece askeri silah gücünden söz etmediğini de "Benim murad ettiğim manen, ilmen, fennen, ahlâken kuvvetli olmaktır" cümleleriyle anlatmış ve gelecekteki uygulamalarının temelini vermişti. 

Yine bir başka gazetede; İngilizlerle Arıburnu, Anafartalar ve Filistin cephelerinde savaştığını ve bunu da daima vatanın savunmasından ibaret olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa; eğer “İngilizler milletin özgürlüğüne ve devletin bağımsızlığına saygı gösterirse kendisi için tek siyaset olan ülkenin huzuru ve güvenliği için, dostluk kurulabileceğini” vurgulayarak İngilizlere de mesajını vermişti.

Mustafa Kemal Paşa ana amacını ; "Harbden yaralı çıkan vatanımın yaralarını tedaviye ve devletin varlığının devamına hizmet ve yardım etmek," olarak açıklamış ve idarecilere düşecek görevi de “yeni kurulacak hükümetin mutlaka halkın egemenliğinin onayını alarak, milli iradeye dayanması gerektiği” şeklinde göstermişti.

Daha 1918 Kasım ayında açıkladığı bu görüşleri, onun ileride neler yapabileceğinin en önemli göstergesiydi. Nitekim kendisinin de ortağı olduğunu bildiğimiz Minber gazetesinde, 19 Kasım 1918 tarihli "Gizli bir Sima" başlığıyla tanıtıldığı haberde Mustafa Kemal'in "Pek alâ bilirsiniz ki benim bütün hayatımda, bu ana kadar takip ettiğim gaye hiç bir vakit şahsi olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her ne teşebbüs almış isem daima memleketin, milletin, ordunun nam ve menafiine olmuştur." Cümleleri yansıtılmış ve yazar tarafından "Her halde istikbal-i vatan, Mustafa Kemal Paşa'dan büyük hizmetler beklemekte haklıdır" diyerek de gelecekte olacaklar öngörülebilmişti.

İşte bu düşünceler içerisinde olan Atatürk; Vahdettin ile yaptığı 15 ve 29 Kasım ile 20 Aralık tarihli Cuma selamlığı görüşmelerinden de umutsuz ayrılmıştı. Hele bir de Vahdettin'in bir İngiliz gazetesine verdiği "İngilizlere olan sevgisini babasından aldığı” ve "Önce Allah'a sonra İngilizlere güvendiği” şeklindeki düşüncelerini okuyunca planlarını güncellemişti. Bir ara arkadaşlarıyla “Ayyıldız” adıyla bir örgüt kurup kısa sürede bundan da vazgeçmişti
.
Mustafa Kemal Paşa; vatanseverlerin, İngilizlerin ellerine verdikleri listelerle hükümet tarafından tutuklanmasını, devletin Yozgat Boğazlıyan Kaymakamı olan Kemal Bey'in uydurma bir mahkemede sadece dış güçler istedi diye "hüngür hüngür ağlayan" insanların önünde idam edilmesini de o günlerde gözleriyle görmüştü. Vatanı sadece “padişah veya kendi partileri” olarak görenlerin saldırılarını da gazetelere verdiği sert demeçlerle püskürtmüştü.

Artık tek amacı; ; önündeki ilk fırsatta, arkadaşlarıyla görüşmelerinde de kararlaştırıldığı gibi Anadolu'ya geçmekti. Bunun gerçekleşmesi için fırsat önüne Samsun'daki karışıklıklar üzerine verilen 21 Nisan tarihli İngiliz notasıyla çıkacaktı. İstanbul'da zaten İngilizlerin isteği ile oluşturulmuş olan ve atamaları da yapılmış “müfettişlikler”den birini de doğu bölgeleri için oluşturmaya karar vermişti. Padişah ve Hükümet, öncesindeki başarılarıyla önemli bir siyasi figür haline gelen ve İstanbul’da sürekli toplantılar yaparak kendi fikirleri aleyhinde görüşler bildiren Mustafa Kemal Paşa’nın, Enver Paşa ile çatışması ve Almanlara da karşı olması nedeniyle doğuya müfettiş olarak gönderilmesini 30 Nisan’da kararlaştırmışlardı. Amaçları; Mondros Ateşkesini uygulanabilmesi için silahların toplanması, çatışmaların önlenmesi yani kısaca gerginliğin azaltılması idi.

İşte, önüne önemli bir fırsat çıkan Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’dakilerin Damat Ferit'in "Ya acz içinde İngilizlerle yaşayacağız ya da öleceğiz" sözünde kendini bulan “teslimiyetçi” ruhlarının aksine, kafasındaki "Ya istiklal ya ölüm" sözünde kendini bulan “tam bağımsızlıkçı” ruhla 16 Mayıs 1919'da Samsun'a yola çıkmak için hazırlıklara başlayacaktı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum