Burak Cilasun

Burak Cilasun


Cebindeki Telefon Kaç Lira?

28 Haziran 2021 - 11:17


Sosyal medyada yayılan sokak röportajı videolarının artık vazgeçilmez karakterleri oluşmaya başladı. Bunların başında da "Cebindeki telefon kaç lira?" diye soran 50 yaş üstü "amcalar" geliyor.

Hayata ilişkin, gençlerin geleceğe dair beklentilerine ilişkin tüm heves ve arzuların üstüne bir karabasan gibi çöken bu "Telefonun kaç lira?" çetesi artık yoruyor.

İnatla ve ısrarla anlamak istemedikleri şey ise bir zamanlar lüks gibi görünen fakat sonrasında yaygınlaşan şeylerin lüks olmaktan çıktığıdır. Örneğin televizyonlar ilk çıktığında herkesin evinde olmayan lüks bir ürünken, bugün artık bir standart haline dönüştü. 

Dolayısıyla bugünün standartlarını, gaz ve yağ kuyruklarıyla kıyaslamak demek, 4k yayınların olduğu şu dönemde insanlara siyah beyaz televizyon verip, bizim zamanımızda çok insanın evinde yoktu, bununla yetinin demek kadar saçmadır.

Artık gençleri tanımak, isteklerine kulak vermek, bunları asgari düzeyde de olsa her kesimden gencin yararlanabileceği noktaya taşımak şarttır. Bakın en basiti tarih üzerinden "Türk'ün Türk'e Türklük satması" niteliğindeki diziler ve yayınlar yalnızca yaşlılar ve çocuklarda etkili olmaktadır. Çünkü gençlerin beklentisi televizyondaki Bizans tekfurlarının ölmesiyle sevinç çığlıkları atmak değil, batılı yaşıtlarıyla benzer koşullara sahip olmaktır. Gençler, köyler kasabalar kalkınsın diye kurulmuş sözde üniversitelere sıkıştırılıp, hayal dünyasında yaşatılıp sonra da "üç harflilerde" kasiyer olmasın arkadaş. Çok mu zor bunun sistemini oturtabilmek? 

Bugün gerek ÖTV yükü, gerekse de kur farkı nedeniyle çağdaşlarının peynir, ekmek gibi alabildiği ürünlere, içinde tavuk olan cama ekmek banan Kemal Sunal misali bakmak zorunda kalan gençlerin olduğu bir Türkiye, arzu edilen Türkiye değildir.Kimse de peşin peşin kalkıp gençleri suçlamasın. Çok açık ve net söylemek gerekirse gençler bu ülkeyi de, bu milletin bir ferdi olmayı da seviyor. Lakin bu milletin bir ferdi olmayı yalnızca kendi hayatta kalma standartlarıyla değerlendiren ve bir tık ötesini isteyeni neredeyse hain ilan etmeye hazır olan "Telefonun kaç lira?" güruhunun da artık bazı şeyleri öğrenmesi gerekmektedir.

Yaşamakla hayatta kalmanın arasındaki farkı kavrayamayan kitleye şimdi tane tane anlatıyorum;

-Yaşamak demek, 50 yıl bilfiil işe gidip geldikten sonra evde yemek yiyip televizyon izledikten sonra nihayetinde ölmek değildir.

-Yaşamanın içinde tek başına ya da ailenle birlikte sinemaya, tiyatroya gidebilmek vardır. Dostlarla masaları paylaşmak, doğayla kucaklaşmak vardır. Sevmek, sevilmek, mutlu anılar yaratacak koşullara sahip olabilmek vardır.

-Yaşamak, toplumda maksimum insanın arzu ettiği mesleği yapabilmesi ve yaptığı işten keyif almasıdır.

-Yaşamda elbette herkesin her şeyi en lüks olacak diye bir şey yoktur. Herkes Uludağ'da kayak yapamayabilir ama basit bir tatil kasabasında birkaç gün kalmak lüks değildir, arzu eden her birey için asgari bir ihtiyaçtır.

Ve lafı uzatmadan yaşamak;

Bir besi çiftliğindeki dar bir alanda sıkış tepiş bir şekilde hayatta kalmaya çalışıp, kesim sıranı beklemek hiç değildir.

Ha bu saydıklarımın hiçbiri yetmediyse o amcaya son bir söz;

Cebimdeki telefonun neredeyse yarı parası vergiden oluştuğu için, senin 40-45 yaşında elde ettiğin emeklilik hakkına maaş olarak yattı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum