Burak Cilasun

Burak Cilasun


Beşik ulemalığına bir son verilmeli!

24 Ocak 2021 - 15:53 - Güncelleme: 24 Ocak 2021 - 16:19


Bıktık...

"Kimi" akademisyen çocuklarının, üniversite kadrolarına tepeden inme yerleştirilmesinden gına geldi.

Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama dönemlerinde kendini hissettiren ve sonrasında şiddetlenerek artan bir uygulama var. Yaygın olarak bilinen ismiyle beşik ulemalığı... Âlimin oğlu âlimdir düşüncesiyle ortaya çıkan bu anlayışa göre babadan oğula geçen bir sistemdir beşik ulemalığı. Müderrislerin yani günümüz söylemiyle akademisyenlerin oğullarının da babalarından sonra bu işi devam ettirmesi üstüne kurgulu olan sistemde, çocuğa da babası gibi maaş verilirdi. 

Kağıt üstünde bakıldığında sistemin amacı ve çocuğa maaş verilmesinin sebebi, ağaç yaşken eğilir mantığıyla o yaştan itibaren müderrisin yetiştirilmesi ve eğer çocuk müderris olmazsa maaşın kesilmesi üstüne kurguluydu. Tabii ülkedeki yozlaşmadan bu sistem de nasibini almıştı ve müderris çocukları havadan otomatik olarak müderris olur hale gelmişti.

Gelelim günümüz Türkiye'sine...

Neredeyse her gün ülkemizin bir üniversitesinden şu tarzda haberler geliyor:

"Falanca üniversitenin, filan fakültesinde tek kişilik kadro açıldı. 100 kişi başvurdu. Başvuranların arasında puan sıralamasında 95. olan bir profesör çocuğu, sözlüden tam puan alıp araştırma görevlisi oldu.

"X üniversitedeki y fakültesinde bir kadro açıldı. Başvuru için gerekli eğitim yalnızca bir akademisyenin çocuğunda var."

Örnekler saymakla bitmez. Ha şunu da söylemek lazım. Akademisyenlerin, boynuz kulağı geçer misali kendilerinden daha başarılı olmuş evlatları yok mu? Elbette var. Aileleri tarafından eğitimleri için büyük özen gösterilen, içinde de bu heves olup ülkeye hizmet etmiş ve eden nice başarılı hocamız var. Onlar zaten bu yazıma alınmayacaktır. Zira zaman zaman çürük elmalarla aynı kefeye koyulduklarını işitmek eminim ki en çok onları rahatsız ediyordur.

Peki açık ve net sormak lazım;

Üniversitelerde dahi liyakat yerine hısım-akraba, hemşeri, ideoloji, mezhep, cemaat vb. unsurlar bu denli zehirli bir sarmaşık misali kök salmışken, bu ülkenin ileri gitme mücadelesi nasıl başarılı olacak?

Akademide yükselmek için dil bilmeyi dahi batıcılık sanan ve dil şartını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bozuk bir Türkçe ile şikayet etmeye çalışanların olduğu, bunu da "Anadolulu akademisyenlik" ve 28 Şubat edebiyatıyla sunmaya çalışarak cehaleti kutsayanların sesinin çok çıktığı ülkemiz nasıl gelişecek?

Belli başlı birkaç üniversitede bilim üretmek için canını dişine takanlar varken, diğer üniversiteleri babadan oğula, anadan kıza arpalığa dönüştürenlerin yurdumuza verdiği zarar nasıl kapatılacak?

Tek vasfı lise öğretmeni gibi derse girip çıkmak olan, doğru düzgün yayını olmayan ama lafa gelince mangalda kül bırakmayıp, allame-i cihan olanların topluma caka sattığı bir düzene karşı, üniversitelerde liyakatın hızla yeniden tesis edilmesi, topluma örnek hale gelmesi şarttır. Aksi takdirde erdemin ve pozitif bilimin merkezi olması gereken bu kurumlar, hızla birer yutan elemana dönüşecek.

Gençlerin geleceğini yutan...

Toplumun yarınlarını yutan...

İlimi, fazileti ve tüm güzellikleri yutan bir eleman.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum