Sevgili dostlar herkese merhaba, yayın hayatına yeni başlamasına rağmen şimdiye kadar okunma sayılarıyla, internet gazeteciliğine farklı bir anlayış getireceğini belli eden izmirsicakhaber.com’da, sizlerle buluşacak olmaktan çok büyük keyif alacağım.
Köşe yazısı yazmam konusunda beni teşvik eden ve bu imkânı sağlayan, İzmir basınındaki değerli kardeşlerimden sevgili Burak Cilasun’a da çok teşekkür ederim.
Bundan böyle pazartesi, çarşamba ve cuma günleri, farklı bir bakış açısı ile değişik konularda gözlemlerimi ve düşüncelerimi “Seyirci Değil Taraftar” ismiyle sizlerle paylaşacağım.
Gelelim köşemizin adına… Neden “Seyirci Değil Taraftar?
Seyirci, herhangi bir olayı, bir durumu seyreden, izleyendir.
Taraftar ise, birbirine karşıt yanlardan herhangi birini destekleyen, tutan ya da herhangi bir şeyden yana olandır.
Hepimizin hayatta kendi isteğiyle veya istemsiz olarak seyirci olmayı tercih ettiği ya da taraf olup taraftarı olduğu bir şeyler vardır.
Seyirci denilince akla tiyatro, sinema, opera, konser gibi etkinliklerin seyircileri gelir.
Seyirci, etrafında olup bitenler ya da izlediği şeyler için mücadele etmez.
Güzel olduğuna inandığı şeyi seyreder ve o etkinlik için yapacağı eylem, o dakikada bitmiş olur.
Taraftar ise, herhangi bir şeyin (bu siyasi görüş de olabilir, bir marka da ya da bir spor kulübü de olabilir) tarafı olup taraf olduğu şey için mücadele eden, ona uygun davranan ve hayatında onu değiştirilemez bir yere koyandır.
Bazen seyirci olmak güzel olsa da taraftar olmak sadece yaşayanların bilebileceği çok güçlü ve sanılanın aksine çok manevi bir duygudur.
Aile bağlarıdır, görmezden gelememektir, tanımadığın insanlar için bile sorumluluk hissetmek ve elinden geleni yapmaktır.
Aşktır, kalbin kırıldığında bile mücadele edecek gücü her zaman kendinde bulmaktır.
Uzaklık yoktur mesela, kavuşmaya gidecek yollar vardır.
Günler öncesinden hazırlıklar yapılır ve buluşulur sevdayla.
Artık ondan sonra yenmenin yenilmenin aslında pek de bir önemi yoktur.
Asıl olan sevdadır.
Onun için gidilen yollar, üşünen soğuklar, bazen de bozulan otobüsler sadece geriye kalan güzel anılardır.
Aile olmaktır, evin en önemli yerini ona ayırmak, doğacak çocuklarına onu anlatacağın günü heyecanla beklemektir.
Deplasman yollarında ülkenin dört bir yanını dolaşmaktır, sesinin güzel olup olmamasının önemi olmadan arkadaşlarla omuz omuza beste söylemektir.
Kavgalar da olur elbette, kavgalar hayatın içinde değil mi zaten…
O kavgaların üstünü de yeri geldiğinde örtüp kendi içinde çözmektir.
Birilerinin ağzına laf vermemek, yapılan bir hatanın karşısına on doğru çıkarabilmektir.
Tüm bu saydıklarımdan herhangi birini bile hayatında bir kez yaşamış biri, artık seyirci kalamayacaktır.
Çünkü yaşanılanlar kişiliğimizin bir parçasıdır.
Bu yolculuğa çıkan artık “Seyirci Değil Taraftar”dır.
YORUMLAR